“Geçmiş hayatlarımızın gölgesi düşüyor yaşamlarımıza”
12 Ocak 2015
Problemlerimizin kaynağını bu hayatta arıyoruz hep. Ama belki de geçmiş hayatlarımızın gölgesi düşüyor yaşamlarımıza… Bu hafta Regresyon Danışmanı Elif Tatlıcı ile geçmiş yaşamlarımızın etkileri ve çözümü üzerine konuştuk.
Röportaj: Derya Aydoğan
Bugünümüzü geçmişimiz yarattı. Belki de bugünün sorunları geçmişte yaptıklarımızdan geliyor. Durun hemen zaten öyle “ektiğimizi biçiyoruz” demeyin. Bahsettiğim geçmiş on yıllar, yüz yıllar, bin yıllar önce olabilir. Acaba yüzlerce hayatımız olduğunu ve olabileceğini düşündük mü hiç? Belki de hep düşündüğümüz gibi tek bir hayatla sınırlı değiliz. Ama yine de “aaa madem çok hayat var, bu hayatı enseyi yayarak geçireyim, sonrakilerde bakarız” cinsinden bir söyleme de girmeyelim. Çünkü ilahi adalet yaşamlarımızın birinde iyi, kötü tüm yaptıklarımızın enerjisini dengelemek için bizi yakalayabilir. Aman dikkat!
Aşk, iş, aile, çevre, ruhsal, bedensel birçok sorunumuzun kaynağı reenkarnasyon olabilir. Yani önceki yaşamlarımız? Tabii inanıyorsak. Ama aslında burada inanç sisteminin de bir önemi yok. Hiçbir şeyi kesin bilemeyiz ve ya varsa? Yoksa da kaybedecek bir şey yok. Çözüm için geçmişe bedenen ışınlanmaya gerek yok. Regresyon Terapi sizi geçmişe götürüyor sorununuzu çözüyor bu hayatta başarılar diliyor…
Regresyon nedir? Bir bilim olarak görülebilir mi?
Regresyon kelime anlamı olarak bir şeyin kaynağına inmek demektir. Regresyon terapisi, kişinin yaşadığı sorunun asıl köküne, kaynağına inip, onu fiziksel, duygusal, ruhsal, zihinsel olarak çözmeyi, şifaya kavuşturmayı amaçlar. Klasik Psikoterapi sadece şimdiki hayatı, regresyon terapisi ise şimdiki hayatı, anne karnını ve daha önceki geçmiş hayatları referans alır. O yüzden psikoterapiden daha geniş kapsamlıdır. Regresyon terapi 1950’li yıllardan beri dünyada çok yaygın kullanılan bir terapi ama Türkiye’de 10 yıldır var. Fritzloura Perls’den “Gestalt”, Wilhelm Reich’dan “Beden Farkındalığı”, Zerka Moreno’dan “Psiko Drama”, “Transpersonal Terapi” ve “Travma Terapisi” ile bir araya getirilmiş bütünsel bir terapi yöntemidir. Gün geçtikçe kişisel gelişim konularına ilgi artıyor. Artık insanlar geçici şeyler istemiyorlar. Çünkü bilinç yükseliyor. Bu çok güzel bir şey. İnsanlar şöyle düşünüyor: “Ben bu kitabı okuyorum ama hiçbir şey değişmiyor, işe yaramıyor”. Bu kısırdöngüden çıkmak için regresyon terapisi gibi bir imkan var ellerinde artık.
Kişisel gelişim kitaplarından okuyup, anlayıp ama kendimizde uygulayamadığımız konular regresyonla kullanılabilir mi oluyor?
Tabii, onlar da işe yaramıyor değil ama bazı derin konuların gerçekten profesyonel şekilde temizlenmesi, dönüştürülmesi gerekiyor. Olumlamalar zaten işe yarayacak ama belli başlı çok derin şeyler var bunların profesyonel tarafından dönüştürülmesi gerekiyor.
Nasıl bir eğitim aldınız bunun için?
Eğitimimi Radianced Okul’dan, Diba Ayten Yılmaz’dan aldım. Kendisi Türkiye’de regresyon terapisi eğitimini ilk defa Türkçe olarak veren kişidir. Radianced Okul, Amerika’daki uluslararası terapi birliği IBRT ve Avrupa regresyon terapileri birliği EARTH’e üye. Bunlar dünyadaki profesyonel olarak bu eğitimi veren ciddi kurumlar. Bu derin bir terapi. Terapiyi yapacak olan kişinin bilinç olarak belli bir yeterlilik ve algıda olması gerekiyor.
Regresyon terapisi nasıl, kimlere ve hangi ihtiyaçlar doğrultusunda yapılır?
Regresyon terapisi yetişkinlere, gençlere uygulanmakla birlikte bazı durumlarda çocuklara da mini regresyon uygulanabiliyor. Şuan özellikle kadın-erkek ilişkileri üzerine çok çalışıyoruz. Ama regresyonun alanı çok geniş. Bunların içinde depresyon, fobiler, iş hayatındaki sorunlar, tüm korkular, öfke problemi, bereketi çekememe, suçluluk, yalnızlık duygusu, başarısızlık korkusu, özgüven eksikliği, değersizlik duygusu ve açıklanamayan ağrılar da var. Hani yıllarca doktora gidersiniz nedenini bulamazsınız ya. İş veya ilişkilerde tekrarlayan durumlar, kalıplar olabiliyor bunlar da regresyon terapi ile çözülebiliyor. Bilinçaltı temizliği ile kişiler sürekli tekrarlayan kısırdöngüden çıkıp hayattan daha çok zevk almaya başlıyorlar.Ve bu tüm sosyal çevreleri tarafından hissediliyor. Aynı zamanda bu frekans yükselten bir şey. Duygu dönüştüğü zaman frekans yükseliyor. Frekans yükselince hayatımıza daha çok sevgi giriyor. Hayatınıza daha olumlu şeyler çekmeye başlıyorsunuz. Kendini bu yola adayanlar belirli periyotlarda geliyorlar. Bir şeyi çözüyor sonra başka bir şey çıkıyor, ben bunu da çözeyim diyor. Soğan katmanı gibi.
İlişki ve iş olarak örnek verirseniz ne gibi tekrarlayan durumlar?
Mesela sürekli aldatılma ya da sürekli terk edilme. Sürekli işten çıkartılma veya her girdiği işte patronu ve iş arkadaşlarıyla hep aynı olumsuz durumları yaşamak. Bunun dışında mesela kişi “İçimde nedenini bilmediğim bir sıkıntı var. Maddiyatım, evliliğim, işim, hayatım çok güzel gidiyor. Ama mutsuzum” diyor. Bu tarz insanlarda “neden ben bu dünyadayım” bunu sorguluyoruz. Hayat amacını bulmasını sağlıyoruz. Ruhunun yolculuğunu buluyor kişi.
“Daha çok anda kalıyorum.
Andayım.”
Regresyon terapisine ihtiyaç duyduğumuza nasıl karar veririz?
Genelde önce farklı teknikleri deniyorlar, sıfırdan gelmiyorlar. “Şunu yaptım, şu kitabı okudum, şu ilacı aldım ama yine değişmiyor, hep aynı” diyor. Artık kesin çözüm istiyorum, daha derin bir şey olmalı diye düşünüyor, bir uyanışta oluyor. Zaten kişinin ruhunun hazır olması lazım. Çünkü şifa kişinin kendi bilincinde, kendi ruhunda gerçekleşiyor. Biz bu terapiyle ona aracı oluyoruz.
Terapiden sonra nasıl bir değişim gözlenir kişide?
Bu terapiden sonra genelde “Kendimi daha hafif, daha iyi, üzerimden bir yük kalkmış gibi hissediyorum,” gibi hisler oluyor. İnsanlar “Sendeki bu değişim ne? Daha mutlusun, yüzün ışıldadı” demeye başlıyor. En önemlisi kişi diyor ki ben daha çok anda kalıyorum. “Andayım.” Zaten anda kalabiliyorsa kişi doğal olarak huzurlu ve sakin oluyor.
Regresyon terapisinde hipnoz mu, trans mı ne yapılıyor?
Artık dünyada hipnoz çok fazla kullanılmıyor. Biz geçmiş yaşamlarımızı -ya da bunlara bilinçaltı hikayeleri diyelim hangisi daha doğru geliyorsa- hatırlamamız için bir hafif trans haline giriliyor. Danışan hem gözleri kapalı olarak anıyı hatırlıyor hem de terapistin sesini duyuyor. Yani sabah kalktığımız o ilk mahmurluk hali gibi düşünebilirsiniz. Hani gözünüzü tam açamazsınız burada mıyım, orada mıyım ayırt edilemez o anki frekansta oluyorsunuz. Ve bilinciniz tamamen açık.
Herkes dönebiliyor mu bilinçaltına?
Aslında herkesin bilinçaltında bu kayıtları var. Herkes bunu açabilir. Bazı kişiler yapı olarak daha kontrolcü oluyor. Ego direnci fazla olan ya da üzerinde daha çok negatif enerji olan kişiler geçmekte zorlanıyor. Ama genel olarak geçilebiliyor. Bilinçaltı kayıtlarına alfa frekasına indiğimiz zaman ulaşabiliyoruz. Bu da çok derin bir frekans değil.
“Şimdiki hayat, geçmiş hayatlarımızın gölgesi,
Tarihteki çoğu şeyi biz yaptık”
Peki uyandığında hatırlamaktan kaynaklı bir duygusal boşluk hissediyor mu oraya gidip gelmek de duygusal bir çöküş yaratabilir mi acaba?
Böyle bir şey yok. Bu işi profesyonelce yapıyoruz. Bir duygu varsa zaten amacımız o duyguyu dönüştürmek. Hazır olmayan kişi geçmiyor zaten, ruh onu açmıyor. Bizim amacımız o hayata gidip o duyguyu dönüştürmek. Ama artık insanlar çok bilinçli. Sürekli yaptıran kişiler de var. Sırf kişisel gelişim için, ben buraya geldim diyor, niyet ediyor, şuan bana en iyi gelecek şey açılsın çözülsün diye.
Geçmiş yaşamında katil, hırsız vs. olan bir kişinin bunu hatırladığındaki tepkileri ne oluyor? Kabulleniyor mu? Tepki mi veriyor?
Bunlar daha çok egoya giriyor. İlk gördüğü anda tepki verip, “bu ben değilim” diyebiliyor. Ama zaten oradaki hisle buradaki his aynı olduğu zaman anlıyor. Sonuçta tarihteki çoğu şeyi biz yaptık. Amacımız zaten o kimliğindeki durumları çözmek. Oradan getirdiği korku, negatif inanç vs. varsa şimdiki hayatında izleri oluyor. Çünkü oradaki duyguları psişe kaydediyor ve şimdiki hayatında problem olarak ortaya çıkıyor.
Yani aslında şuan karakter veya huy olarak nitelendirdiğimiz şeyler yok ve geçmiş yaşamımızdan gelen etkiler mi?
Kesinlikle çoğu öyle. Tabii şimdiki hayatın etkisi de var ama şimdiki hayatımızda da geçmiş hayatların gölgesini taşıyoruz. Bunların kökleri 10 sene önce de bin sene önce de olabilir. Ruhsal karakter var. Bu da binlerce yılın verdiği hayat ve o tecrübe ile zamanla oluşuyor. Belki bir öfkeyi eski hayatında yıllarca içinde tuttu diyelim şimdiki hayatında o öfke durumu çıkabiliyor. Ama beden terapi ile beraber farkındalıkla bu çözülüyor.
Birkaç tane hayatı varsa eğer hepsine dönülüyor mu?
Kişi buna inanabilir veya inanmayabilir ama yüzlerce hayatımız var. Örneğin sizin bir sorununuz var kıskançlık. Bu kıskançlıkla bağlantılı olan hayatınıza geçiş yapıyoruz. O hikayeyi çözüyoruz. Kişinin illa ki geçmiş hayata inanması da gerekmiyor. Bilinçaltı zaten o hikayeyi açıyor. Biz onu çözüyoruz. “Ben inanmıyorum ama bunu çözmek istiyorum” diye gelenler de oluyor. Bu danışanlar da problemlerini rahatlıkla çözebiliyorlar.
Yani reenkarnasyona inanmak gerekmiyor.
Hayır, zaten bizim geçmiş yaşama ikna etmek, gerçekliğini savunmak gibi bir misyonumuz da yok. Amacımız kişilerin problemini çözmek. Şimdiki hayatındaki tekrarlayan, içinden çıkamadıkları kısır döngüden çıkmalarına yardımcı olmak. Aynı zamanda tekamül ve ruhun yolculuğu sürecinin idrakını sağlamak. Yaşam amacının farkındalığını yükseltmek. Bilinçaltı bilince her ne çıkarıyorsa, her çıkan kelime, hikaye sembolik olarak bizim için çok önemli. Uyduruyor veya uydurmuyor hiç önemi yok, danışan seans sonrası zaten “uydurdum mu” diye soruyor bazen. Ama sonra hayatında olumlu değişimler oluyor. Bana geri dönüş yaptığında düzeldiğini belirtiyor.
Siz yaptırdınız mı? Neler oldu?
Yaptırdım, aldığımız eğitim süresince kendimiz de çok derin bir eğitimden geçiyoruz, kendi içimize de dönüyoruz. Çözmek için. Bizim de çözmemiz gereken şeyler var. Kendimizi çözdüğümüz zaman danışanın problemini daha iyi inceleyebiliyoruz. Kimse mükemmel değil.
“Çok sevdiklerimiz destek için
Şimdiki hayatta tekrar gelebilir”
Enteresan hikayeler var mı?
Mesela bir danışanım babasıyla alakalı olan bir sorunu için geldi. Biraz da bu konularda araştırma yapmış, bilinçli bir kişi. “Babamla karmam olduğuna inanıyorum” dedi. Seansta geçmiş hayatında babasını iş ortağı olarak gördü. Ve babasının yani eski hayatındaki iş ortağının kendisine gerçekten kötü davrandığını hatta kandırdığını gördü. Ortağı şimdiki hayatında babası olarak gelmiş. Şu an babası ona çok iyi, çok verici davranıyor. Ama bir türlü çocuk babayı sevmiyor, bir nefreti var. Bunu öğrendikten sonra beden terapi, farkındalıkla ilgili profesyonel çalışmalar sonrasında oradaki enerjiyi dönüştürdük. Öğrenmesi gereken yaşam derslerini öğrendikten sonra babasıyla ilişkisi 1-2 günde birden bire düzelmeye döndü. O karma enerjisinin çözülmesi çok önemli. Tabii bu herkes için böyle değil çalışma yaptığımız danışan için böyleydi. Bu terapi çok spesifik bir çalışma gerçekten.
Şu ilginç geldi bana. Şuanki kişilerle önceki hayatta da yakın bir bağımız olabiliyor. Aslında başka bir yerde başka kişilerleyimdir diye düşünülüyor.
Şimdiki hayatımızdaki herkesle daha önce tanışıyoruz diye bir şey yok ama olma ihtimali çok yüksek. Çünkü enerji dengeleniyor. Şimdiki hayatımızdaki dostlarımız ya da nefret ettiğimiz kişilerle, kendi ailelerimizle veya aşık olduğumuz kişilerle de bazı şeyleri dengelemek için yüksek ihtimalle daha önce bedenlenmiş olabiliyoruz.
Şuanda aşk yaşadığımız biriyle geçmiş hayatta yine aşk yaşamış olabiliyoruz yani.
Olma ihtimali var.
O zaman aslında belki de sonsuza kadar aşk olabiliyor. Her bedenlendiğimizde aynı kişiyle…
Tabii, aslında affediş ve farkındalık kazandıktan sonra ama illa karma olarak değil çok sevdiğimiz insanlar bize destek amaçlı da tekrar gelebilir.
İnsanlar artık ilahi adalete inanmıyor. Ama aslında ilahi adalet diye bir şey var. Bu tamamen sevgi dolu bir sistem. Yaptıklarımızın sonucunu bize birçok yoldan gösteren ve bizim bunu idrak etmemizi bekleyen bir sistem var. Kimilerimiz bunu fark ediyor, ders çıkarıyor ve daha farklı bir şekilde yoluna devam ediyor. Kimilerimiz bu işaretleri göremiyor ve aynı şekilde davranmaya, aynı şekilde hissetmeye, başkalarını suçlamaya devam ediyor. Elbette hayatta bu iki insanın ilerleyişi, yaşadığı şeyler farklı olacaktır. Ama göründüğü gibi bunu da kendimiz yaratıyoruz seçimimizle. Yani her insan kalbindeki sevgi ve iyilikle tartılıyor aslında. Yaptığımız iyilikler bize bir şekilde geri dönüyor. Bunun nereden geldiğinin, nasıl ve ne şekilde geldiğinin bir önemi yok. Ama bize bir yerden mutlaka geliyor. Eğer kişi dikkatle bakarsa kendi hayatındaki sebep-sonuç ilişkilerinden aslında farkına varabilir. Yaptığımız negatif davranışlar da bize elbette bize bir şekilde geri geliyor ama bu bir ceza verme sistemi değil. Buradan da öğreneceğimiz şeyler var. Buradan öğreneceklerimizi öğrenip, ders alırsak yine sevgi yolunda ilerleyebiliyoruz. Evrensel sistem bize her zaman yeni bir fırsat veriyor aslında. Karma yasasının kökü de bu. Bu şekilde tecrübelerimizden ders alıp, iyilik yolunu seçip kalbimizi sevgiye açarak, enerjimizi yükselterek, arındırarak tekamül ediyoruz.
Sevgilerimle
Elif TATLICI